İSLAM GELENEĞİNDE TECDİD/YENİLEME VE MATRAK/CENK SANATI

İslam geleneğinde tecdîd/dini yenileme fikri bulunmaktadır. Yalnız bunu reformla karıştırmamak gereklidir. Reform, deforme olmuş/bozulmuş bir şeyi düzeltmektir. Oysa bizzat Yüce Allah’ın (c.c.) koruması altında olan İslâm’ın ve Kur’ân’ın bozulmuş olması söz konusu değildir. Zira Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de, “Hiç şüphe yok ki o zikri/Kur’ân’ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biz’iz”, (Hicr, 15/9) buyurmaktadır. Ancak zaman içerisinde dinin aslından olmayan birtakım bidat ve hurafelerin Müslümanların din anlayışına karışmış olması mümkündür. İşte tecdid yapan müceddid, bu bidat ve hurafeleri temizleyip unutulmuş sünnetleri ortaya çıkarmakta, dinî düşünceye ve dinî hayata yeni bir canlılık ve atılım kazandırmaktadır. Bu da Hz. Muhammed a.s.’ın, “Muhakkak ki Allah bu ümmet için her yüz senenin başında dini tecdid edecek (bidat ve hurafelerden arındırarak yenileyecek) kimseler gönderecektir” (Ebu Davud, Melâhim 1, no. 4291) hadis-i şerifine dayanmaktadır.

Hz. Peygamber a.s.’ın bu hadis-i şerifine göre bazı Müslüman bilginler, kendi zamanlarına gelinceye kadar bu müceddidleri tespit etmeye çalışmışlardır. Örneğin bunların en meşhuru “Müceddi-i elf-i sânî” (Hicrî ikinci bin yılın Müceddidi) lakabıyla meşhur İmam Rabbânî Ahmed Fârukî Serhendî’dir. (ö.1034/1624).

Büyük tarihçi ve hadisçi İbn Asâkir (ö.571/1175) “Tebyînu Kizbi’l-Müfterî” (Dımaşk, 1979, s. 53) adlı eserinde bu müceddidleri hicrî yüz yıllara göre şu şekilde göstermektedir:

1. Ömer b. Abdilaziz (ö.102/720), 2. İmam Muhammed b. İdris eş-Şâfiî (ö.204/819), 3. İmam Ebu’l-Hasan el-Eş’arî (ö.324/936), 4. Kâdî Ebu Bekir el-Bâkıllânî (ö.403/1013), 5. İmam Muhammed Gazâlî (ö.505/1111).

Değişik kaynaklarda bundan sonraki müceddidler aşağıdaki şekilde sıralanmıştır. Bu sıralama o kadar meşhur olmuştur ki bunları çeşitli internet sitelerinde bile görmek mümkündür:

6. Fahreddin Râzî (ö.606/1209), 7. Mevlânâ Celâleddin Rûmî (ö.672/1273), 8. Zeynüddin Irakî (ö.806/1403), 9. Celâleddin Suyûtî (ö.911/1505), 10. İmam Rabbânî Ahmed Faruk Serhendî (ö.1034/1624), 11. Şah Veliyullah Dehlevî (ö.1176/1762), 12. Mevlânâ Halid Bağdâdî (ö.1242/1826).

Geçtiğimiz yüzyılın müceddidinin kim olduğu konusunda da değişik görüşler vardır. Üstad Abdurrahman Tâğî’den (ö.1304/1886) Ulu Hakan Abdulhamid’e (ö.1918), Abdulhamid’den Süleyman Hilmi Tunahan’a (ö.1960) kadar çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Ancak Bediüzzaman Said Nursî’nin (ö.1960) müceddidliği üzerinde Müslümanların büyük çoğunluğunun fikir birliği bulunmaktadır. Bazı Müslüman bilginler de bir asırda birden fazla müceddidin varlığını mümkün görmüşlerdir.

Bütün bunlardan sonra sözü şuraya getirmek istiyorum ki, ülkemizin yetiştirdiği değerli spor otoritelerinden birisi olan Efkan Çalış Bey’in yeni bir Türk savaş/savunma sanatı olarak geliştirdiği Matrak, Tomak ve Cenk Sanatı’nı, sporda yapılan önemli bir tecdid/yenileme hareketi olarak görmek mümkündür, diye düşünüyorum. Bununla Efkan Bey, sanki müceddidlerin dine karışmış bidat ve hurafeleri temizleyip Hz. Peygamber a.s.’ın sünnetini ihya ettikleri/dirilttikleri gibi, sporda yeni bir çığır açarak atalarımızın savaş sanatını ihya etmiş, yeniçerilerin savaş taktiklerini ve savaş oyunlarını Matrak ve Cenk Sanatı adı altında dirilterek yeniden canlandırmıştır.

Matrak sanatı, Osmanlı tarihinde çok önemli bir yeri olan Matrakçı Nasuh (ö.1564) tarafından geliştirilen ve yeniçeriler tarafından uygulanan bir savaş oyunudur. Cenk Sanatı da yeniçerilerin savaş taktiklerinden hareketle ve güncel birikimin harmanlanmasıyla geliştirilmiştir. Matrakçı Nasuh, Muhteşem Yüzyıl adlı menfur dizide anlatılanlardan çok farklı olarak hem önde gelen bir devlet ve ilim adamı ve hem de büyük bir cengaverdir. Yavuz ve Kanuni dönemlerinde büyük hizmetlerde bulunmuştur. Dolayısıyla Efkan Bey bütün bu çalışmalarıyla Türk sporunda bir nevi tecdid/yenileme hareketi gerçekleştirerek unutulmuş bir Türk savaş Sanatını ihya etmiştir/canlandırmıştır/diriltmiştir.

Benim Efkan Bey’le görüşmemde ve bir gözlemci olarak müşahedemde gördüğüm budur. Elbette bunun gerçek anlamda değerlendirilmesi Savaş Sanatları otoritelerinin ve Türk Savaş Sanatları uzmanlarının işidir.

Değerli Atahan/Matrakçı Efkan Çalış Bey’i bu çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyor ve spor otoritelerince mutlaka desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gençlik ve Spor Bakanlığının ve Matrak Sanatı’nın bağlı olduğu Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonunun da bu anlamda yapacağı çok şeyler olmalı. Umarım Matrak/Cenk Sanatı gibi Türk Savaş Sanatları, toplumumuzda hızla yayılır ve gençlerimiz, Budizm, Taoizm, Konfüçyanizm gibi dinlere ve bu dinlerin felsefelerine bağlı Uzak Doğu Savaş Sanatlarına mahkûm olmaktan kurtularak kendi dinimize, kendi kültürümüze ve kendi geleneğimize bağlı alternatif dövüş sporlarına yönelme imkanına kavuşur.

Haydi, gençler Matrak’a, haydi gençler Cenk Sanatı’na…   2013

Prof. Dr. Hidayet IŞIK

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

error: Content is protected !!